Kaynak : Brand Planet
Markaların sosyal medyadan gelen geri bildirimlere kulak verip harekete geçmesi, müşteri bağlılığı ve itibar açısından güçlü sonuçlar doğurabilir. Ülker’in Çokoprens’ten ilham alan “Çokoprenses” hikayesi, bunun sıcak bir örneği.
Her şey, 10 yaşındaki Defne’nin hayaliyle başladı. Çokoprens’ten esinlenerek pembe çikolatalı, kalp şeklinde bir bisküvi tasarladı ve adını “Çokoprenses” koydu. Fikrini babası Barbaros Özparlar’a anlattı, o da bu yaratıcı tasarımı LinkedIn’de paylaştı. Gönderi kısa sürede yayıldı ve binlerce insan Defne’nin hayaline destek verdi.
Bu noktada Ülker devreye girdi. Yıldız Holding Yönetim Kurulu Üyesi Yahya Ulker, paylaşımı gördüğünde Defne’ye samimi bir mesaj gönderdi: “Defne’ye çok selamlar! Bakalım onun hayal ettiği kadar güzel yapabilecek miyiz?” Ardından Ülker, Defne’nin Çokoprenses tasarımını hayata geçireceklerini duyurdu ve ona özel olarak hazırlamaya başladı.
Bu hikaye, Ülker’in tüketici odaklı bir yaklaşımı nasıl benimsediğini gösteriyor. Sosyal medyadan gelen bir fikri ciddiye almak ve bunu hayata geçirmek, markaya topluluk nezdinde daha olumlu bir algı kazandırdı. Ancak bu adım, kısa vadeli bir jest olmanın ötesinde markanın uzun vadeli itibarına nasıl yansıyacak? Bunu zaman gösterecek.
Ülker’in bu hamlesi, tüketiciyle doğrudan bir bağ kurarak sadakat ve güven oluşturmanın ötesinde, çocuklara dokunarak gelecekteki hedef kitlesiyle anlamlı bir bağ kurmanın da bir yolu olarak değerlendirilebilir. Bu tür hikayeler, marka algısını insana daha yakın bir noktaya taşırken, tüketicilerin gözünde markayı daha samimi ve değer odaklı bir konuma getiriyor.
Günün sonunda, Ülker’in Çokoprenses hamlesi, markalar için sosyal medya dinlemesi ve tüketici geri bildirimlerine açık olmanın ne kadar etkili olabileceğini bir kez daha hatırlatıyor. Küçük bir hareketin büyük bir etki yaratabileceğini gösteren bu hikaye, markalar için önemli dersler barındırıyor. Siz ne dersiniz?
