Kaynak : Brand Planet
Deneyim ekonomisinde yeni sahne ‘Makarna Evi‘nin olabilir mi?
Barilla veya Pastavilla gibi bir marka neden böyle bir adım atmasın?
Artık raf sadece bir satış noktası değil; markalar için hikâyenin devam ettiği yer.
“Makarna Evi” konsepti, markayı üreticiden çıkarıp yaşam tarzı anlatıcısına dönüştürebilir.
Çünkü marka deneyimi “pop-up’ta kalmak” zorunda değil.
Fiziksel bir restoran formatı, markaya kalıcı bir kültürel temas alanı yaratabilir.
Bunun en iyi örneklerinden biri Magnum’un yaz aylarında açtığı pop-up mekânlar. Orada dondurma değil, kişiselleştirilebilir bir deneyim satılıyor.
Benzer şekilde bir makarna markası da İtalyan mutfağının duygusunu, kültürünü ve paylaşım ritüelini fiziksel bir mekâna taşıyabilir.
Turist trafiği yüksek şehirlerde, özellikle İstanbul gibi destinasyonlarda böyle bir konsept hem markaya değer katar hem de deneyim ekonomisinin güçlü bir örneğine dönüşür. Peki bu fikir sadece hayal değil; rakamlar da bu potansiyeli destekliyor:
Küresel makarna pazarı, 2025 itibarıyla 71.5 milyar dolar büyüklüğe ulaşmış durumda. Önümüzdeki yedi yılda yıllık ortalama %5.3 büyüme bekleniyor. (Fortune Business Insights, 2025)
Türkiye, kişi başı 7.1 kg makarna tüketimiyle Avrupa’nın en büyük üreticilerinden biri. (TMSD Sektör Raporu, 2025)
Ülke genelinde 160’tan fazla ülkeye makarna ihracatı yapılıyor; Türkiye dünya makarna ihracatında ilk üçte. (Hubuder, 2024)
İstanbul, 2024 yılında 17 milyon turist ağırlayarak Avrupa’nın en çok ziyaret edilen 8. şehri oldu. (Statista, 2025)
Bu tablo, “Makarna Evi” gibi bir konseptin hem yerli tüketiciye hem turist trafiğine hitap eden, kültürel bağ kurma potansiyeli yüksek bir marka deneyimi yaratabileceğini gösteriyor. Ve bu fikir, yorumlarda da farklı yönleriyle tartışmaya açıldı:
Özlem Coşar: “1990’ların ortasında Pastavilla’nın Beşiktaş’ta bir restoranı vardı. Eski Mimar Sinan Güzel Sanatlar Fakültesinin hemen yanında. Birbirinden güzel soslar yan yana dizilirdi. Hangisini tercih edeceğimi şaşırırdım çocukken.”
Hisar Uyar: “Biraz büyük bir restoran açılırsa makarna yapma atölyeleri de düzenlenebilir. Ayrıca, ismi duyulmuş şefler bazı günler mutfağa geçip kendi özel makarnalarını sunabilir. Bu da ciddi ilgi yaratabilir.”
Aykut Yeşil: “Coca-Cola da ‘Kola Evi’ mi açsın? 🙂 Büyük şirketler bu tür B2C satış operasyonlarına doğrudan girmez. Zaten onların ürünlerini satarak kazanan iş ortakları var. Neden onlara rakip olsunlar?”
Brand Planet Yorumluyor:
Makarna, aslında bir sofra ritüeli.
Bu yüzden bir restoran fikri sadece ticari bir genişleme değil, kültürel bir sahne kurmak anlamına gelebilir.
Pastavilla veya Barilla bu adımı attığında, ürün değil hikâye satmaya başlayacak.
Ve belki de önümüzdeki yıllarda makarna markaları, kendi restoranlarında sadece karbonhidrat değil, kültür de servis edecek.
