Yazar : Can Kayacılar
Küresel Pazar Büyüklüğü ve Lider Üretici/İhracatçı Ülkeler
Kurutulmuş meyve ve sebze sektörü dünya genelinde büyümeye devam etmektedir. 2023 yılında küresel pazar büyüklüğü yaklaşık 59 milyar ABD doları olarak gerçekleşmiş, 2024’te 63,4 milyar dolara yükselmiştir. Bu pazarın yıllık ortalama %8 civarında büyüyerek 2030’da 101 milyar dolar düzeyine ulaşacağı öngörülmektedir(globenewswire.com).
Küresel üretim hacmi ise 2022/23 sezonunda 3,1 milyon tonun üzerinde gerçekleşmiştir (inc.nutfruit.org). Ürün bazında bakıldığında kuru üzüm (kurutulmuş üzüm çeşitleri) ve hurma en büyük payı almaktadır (dünya üretiminin sırasıyla yaklaşık %42’si ve %37’si)(inc.nutfruit.org). Kalan üretimin önemli kısmını turna yemişi (cranberry) kurusu, kuru erik (prune), kuru kayısı ve kuru incir oluşturmaktadır (inc.nutfruit.org).
Lider üretici ülkeler: Uluslararası istatistiklere göre Türkiye, ABD ve İran kurutulmuş meyve üretiminde başı çekmektedir. Son yılların ortalaması alındığında dünya kuru meyve üretiminin yaklaşık %15’ini Türkiye, %15’ini ABD ve %13’ünü İran gerçekleştirmektedir (inc.nutfruit.org). Bu ülkeleri Suudi Arabistan (%7) ve Çin (%6) takip etmektedir (inc.nutfruit.org). 2023/24 sezonunda ABD’nin payı %12, Türkiye’nin %11, İran ve Suudi Arabistan’ın %10’ar olarak gerçekleşmiştir (api.iib.org.tr) Almanya ise üretici olmasa da, Avrupa’nın en büyük ithalatçı ve yeniden dağıtım merkezlerinden biridir; Hollanda ile birlikte diğer Avrupa ülkelerine transit ticarette önemli rol oynar (api.iib.org.tr)
Lider ihracatçı ülkeler: Dünya genelinde en büyük kuru meyve ihracatçısı ülkelerin başında Türkiye gelmektedir. 2023 yılında Türkiye’nin kuru meyve ihracat değeri 460 milyon ABD dolarını aşarak ilk sırada yer almıştır (scribd.com). Diğer önemli ihracatçılar arasında ABD, Şili, Tayland ve Almanya bulunmaktadır; bu ilk beş ülke dünya kuru meyve ihracatının yarısından fazlasını (%51) kontrol etmektedir (east-fruit.com).
Türkiye özellikle kuru kayısı, kuru incir ve çekirdeksiz kuru üzüm ürünlerinde dünyanın en büyük tedarikçisidir. Nitekim Türkiye, bu üç üründe küresel ihracatta birinci sırada olup dünya pazar payı çok yüksektir (fruitnet.com). Örneğin, dünya kuru incir üretiminin yaklaşık %53’ü tek başına Türkiye’den karşılanmaktadır (ticaret.gov.tr). Benzer şekilde Malatya kuru kayısısı üretimi ve ihracatında Türkiye lider konumdadır – Malatya ili tek başına dünya kuru kayısı üretiminin büyük bölümünü sağlamaktadır. Çekirdeksiz kuru üzümde ise Türkiye, dünya ihracatının yaklaşık üçte birini (%30+) tek başına gerçekleştirmektedir (denizlimetropol.com). Bu veriler, Türkiye ve benzeri lider ülkelerin küresel pazardaki belirleyici rolünü ortaya koymaktadır.
En Yeni Kurutma Teknolojileri ve Avantaj/Dezavantajları
Geleneksel sıcak hava ile kurutma ve doğal güneşte kurutmanın yanı sıra, gıda kurutma alanında son yıllarda çeşitli yenilikçi teknolojiler geliştirilmiştir. Bu yeni yöntemler kurutma süresini kısaltmak, enerji verimliliğini artırmak ve ürün kalitesini iyileştirmek açısından önem taşımaktadır. Aşağıda öne çıkan modern kurutma teknikleri ve her birinin avantajları ile dezavantajları özetlenmiştir:
Dondurarak Kurutma (Lyofilizasyon): Ürün önce dondurulur ve ardından vakum altında buz halindeki su doğrudan buharlaştırılır.
Avantajları: En yüksek kalitede kurutulmuş ürün elde edilir; düşük sıcaklık ve vakum ortamı sayesinde enzimatik faaliyet durur, mikrobiyal gelişim engellenir ve besin değerleri ile aroma büyük ölçüde korunur ( pmc.ncbi.nlm.nih.gov ). Ürün yapısı gözenekli kaldığından yeniden su alıp canlanma (rehidrasyon) kabiliyeti yüksektir.
Dezavantajları: En pahalı ve enerji yoğun yöntemdir – sıcak hava kurutmaya kıyasla 4-10 kat daha fazla enerjitüketimi gerektirir ve işletim maliyeti çok yüksektir (pmc.ncbi.nlm.nih.gov ). Kurutma süresi uzundur ve büyük ölçekli uygulamalarda yatırım maliyeti yüksektir. Bu nedenle her ne kadar kaliteli ürün sağlasa da, dondurarak kurutma ekonomik açıdan her ürün için uygun olmayabilir.
Mikrodalga Vakum Kurutma: Mikrodalga enerjisi ile ürün içten ısıtılır ve aynı anda düşük basınç (vakum) altında su buharı hızla uzaklaştırılır.
Avantajları: Çok hızlı kurutma sağlar – kuruma süresi geleneksel yöntemlere kıyasla önemli ölçüde kısalır. Düşük sıcaklıkta kurutma yapıldığı için renk, aroma ve besin değeri korunumu iyidir. Mikrodalga vakum sayesinde iç kısımlara kadar homojen ısı iletimi olur; bu da ısıya duyarlı meyve/sebzelerde kaliteyi yükseltir. Kısa sürede kuruduğundan enerji verimliliği artar ve besin kayıpları azalır.
Dezavantajları: Ekipman yatırımı yüksektir ve kontrol sistemleri gerektirir. Mikrodalga uygulaması uygun şekilde tasarlanmazsa bazı bölgelerde aşırı ısınma ve non-uniform (düzensiz) kuruma riski vardır (pmc.ncbi.nlm.nih.gov ). Ayrıca vakum pompası ve mikrodalga jeneratörü gibi bileşenlerin enerji tüketimi de dikkate değerdir. Yine de doğru uygulandığında, bu yöntem yüksek kaliteli ürünleri kısa sürede elde etmeye imkan verir.
Kızılötesi (Infrared) Kurutma: Elektromanyetik spektrumun kızılötesi bölgesindeki ışınlar kullanılarak ürünün yüzeyi ısıtılır.
Avantajları: Kızılötesi ışınım gıdanın yüzeyindeki su moleküllerini titreştirerek ısı oluşturur, bu sayede kurutma hızı artar ve işlem süresi kısalır ( iieta.org ). Geleneksel sıcak hava kurutmaya göre daha enerji verimli bir yöntemdir; belirli dalga boyları kullanılarak enerji doğrudan ürüne iletilir. Uygun şekilde uygulandığında ürünün nihai kalitesini iyileştirir, renk ve besin kayıpları daha az olur. Süreç parametreleri (ısı şiddeti, mesafe vb.) hassas kontrol edilebilir olduğu için tekrarlanabilir sonuçlar alınabilir.
Dezavantajları: IR kurutma özellikle ince ve homojen parçalarda etkilidir; kalın veya yoğun ürünlerde penetrasyon sınırlı kalabilir, bu durumda yüzeyde aşırı kuruma veya sertleşme riski oluşabilir. Bu yüzden genellikle sıcak hava veya vakum gibi yöntemlerle kombine edilir. Ayrıca ürünün şekli ve konumuna göre bazı bölgeler daha fazla ışın alabilir, bu da eşitsiz kuruma riskini getirir. Doğru tasarım ve ürün kalınlığına uygun IR dalga boyu seçimiyle bu sorunlar en aza indirilebilir.
Güneş Enerjili Kurutma: Doğal güneş ışığı ve ısısı kullanılarak açık alanda veya sera/tünel tipi sistemlerde kurutma gerçekleştirilir.
Avantajları: Düşük maliyetli ve basit bir yöntemdir – enerji kaynağı güneş olduğu için yakıt/elektrik gideri yok denecek kadar azdır. Özellikle küçük ölçekli üreticiler için ekonomik bir kurutma çözümüdür. Güneş enerjili kurutucular, uygun tasarlanırsa, kapalı bir ortamda kurutma yaparak ürünü rüzgar, toz ve böceklerden bir miktar koruyabilir.
Dezavantajları: Hava koşullarına bağımlıdır; kurutma süresi güneşlenme durumuna göre uzun olabilir ve süreklilik yoktur. Geleneksel açık alanda güneşte kurutmada ürün kalitesi değişkenlik gösterebilir; sıcaklığın kontrol edilememesi ve dış etkenler nedeniyle düzensiz kuruma, renk kararması veya kontaminasyon meydana gelebilir( dergipark.org.tr ). Ayrıca yağmur, yüksek nem, toz, böcek gibi riskler vardır. Modern güneş kurutma sistemleri (ör. güneş kolektörlü, fan destekli seralar) bu dezavantajları azaltmaya çalışsa da, geleneksel yönteme göre daha uzun kuruma süresi ve daha düşük kalite gibi sorunlar tamamen ortadan kalkmaz(tr.dryers-dehydrators.com ). Bu nedenle güneş enerjili yöntem genellikle uygun iklime sahip bölgelerde, düşük maliyetin öncelikli olduğu durumlarda tercih edilir.
Yukarıdaki yöntemlerin yanı sıra ısı pompalı kurutma, vakum kurutma, ultrason destekli kurutma, pulsed electric field gibi inovatif teknikler de araştırılmaktadır. Her yöntemin uygulanabilirliği, kurutulacak ürünün cinsi, istenen nihai kalite ve yatırım maliyeti gibi faktörlere bağlıdır. Endüstride çoğu zaman birden fazla yöntemin kombinasyonu (örneğin mikrodalga destekli sıcak hava, kızılötesi destekli ısı pompası gibi) kullanılarak hem kalite hem verimlilik optimizasyonu hedeflenmektedir.
Türkiye’nin Sektördeki Mevcut Durumu: Üretim, İhracat, Ürünler ve Rekabet Avantajları
Türkiye, kurutulmuş meyve sektöründe tarihsel olarak köklü bir yere sahip olup günümüzde de lider üretici ve ihracatçı ülkelerden biridir. Ülkemiz iklim çeşitliliği ve tarımsal ürün zenginliği sayesinde tropikal olanlar dışındaki hemen her meyvenin yetişmesine uygun koşullara sahiptir(dergipark.org.tr, dergipark.org.tr) Bu avantaj, asırlardır Anadolu’da çeşitli meyvelerin kurutularak saklanması geleneğini doğurmuş ve Türkiye’yi belirli ürünlerde dünya çapında bir marka haline getirmiştir.
Başlıca ürünler ve üretim: Türkiye’nin öne çıkan kuru meyve ürünleri kuru üzüm (çekirdeksiz Sultaniye üzümü), kuru kayısı, kuru incir ve kuru dut gibi meyvelerdir. Özellikle Malatya kayısısı ve Aydın inciri, kalite ve lezzetleriyle ün kazanmış ve coğrafi işaret tescili alarak uluslararası düzeyde tanınmıştır (Malatya kayısısı ve Aydın inciri AB’de coğrafi işaret korumasına sahiptir). Türkiye, dünya kuru kayısı üretiminde birinci sırada yer almaktadır (arastirma.tarimorman.gov.tr).
Ülkemizde yılda yaklaşık 100 bin ton kuru kayısı üretilmekte ve bunun büyük bölümü ihraç edilmektedir (dergipark.org.tr). Benzer şekilde, dünya kuru incir üretiminin yarısından fazlasını (yaklaşık %50-55) Türkiye sağlamaktadır (ticaret.gov.tr).
İzmir ve Aydın yörelerinde yetişen sarılop inciri, kurutulduktan sonra iç ve dış pazarda yüksek talep görmektedir.Çekirdeksiz kuru üzüm (raisin) üretiminde ise Türkiye; Ege Bölgesi’nde (özellikle Manisa ve İzmir’de) yoğunlaşan bağ alanlarıyla yıllık ~250 bin ton üretim yapmakta ve bu alanda dünya liderleri arasındadır.
İhracat performansı: Kuru meyve ihracatı Türkiye’nin önemli döviz kaynaklarından biridir. 2024 yılı için kuru meyve ve mamulleri ihracatının 1,8 milyar ABD doları seviyesine ulaşması beklenmektedir (fruitnet.com) Nitekim 2023 yılının ilk yedi ayında ihracat geliri 824 milyon $ iken, 2024 aynı dönemde %12 artışla 933 milyon $’a yükselmiştir
Türkiye, dünya kuru meyve ihracatında ikinci büyük ülke konumundadır; ancak kuru kayısı, kuru incir ve kuru üzüm ihracatında dünya birincisidir. Ülkemizin toplam kuru üzüm ihracatı, dünya genelinin yaklaşık %32’sini tek başına karşılamaktadır (denizlimetropol.com).
Kuru kayısı ve incirde de pazar payımız %50’nin üzerindedir. 2023 itibarıyla Türk kuru meyvelerinin en büyük pazarı Avrupa Birliği’dir; ihracatın yaklaşık yarısı AB ülkelerine gitmektedir. Tek başına Almanya, Türkiye’den en çok kuru meyve alan ülke konumundadır, onu İngiltere ve ABD izlemektedir. Son yıllarda ABD pazarı büyümüş ve İngiltere’yi geçerek ikinci sıraya yerleşmiştir. Ayrıca Orta Doğu, Rusya, Çin ve Hindistan gibi pazarlar da Türk kuru meyveleri için hedef pazarlardandır (dergipark.org.tr).
Dikkat çeken diğer ürünler: Kuru meyvenin yanında kurutulmuş sebze alanında da Türkiye’nin belirli ürünleri öne çıkar. Özellikle kurutulmuş domates, Ege Bölgesi’nde son yıllarda hızla büyüyen bir ihracat kalemi olmuştur. 2024 yılında Türkiye’nin kurutulmuş domates ihracatı bir önceki yıla göre %19 artışla 127 milyon dolara ulaşmıştır. Ege’nin verimli tarım arazilerinde yetişen domatesler, yaz aylarında güneşte kurutularak başta İtalya, Almanya ve ABD olmak üzere 100’den fazla ülkeye ihraç edilmektedir (ekonomigazetesi.com, torbalito.org.tr). İzmir’in Torbalı ilçesi, bu alanda özel bir konuma sahiptir. Torbalı’da yazın tarlalara serilen ince domates dilimleri, yüksek güneşlenme ve düşük nem sayesinde hızla kurumakta ve parlak kırmızı rengini korumaktadır. İzmir Torbalı’nın uygun güneş açısı ve düşük nem oranı sayesinde burada üretilen kurutulmuş domatesler Batı ülkelerinden yoğun talep görmektedir. Bu bölgede kurutulan domatesler, Avrupa ve Amerika’ya kilosu yaklaşık 4 avro gibi yüksek bir fiyattan satılabilmektedir. Bu durum, Türkiye’nin güneş enerjisiyle kurutma konusundaki doğal avantajlarına güzel bir örnektir.
Bunların yanı sıra kurutulmuş biber, patlıcan, kabak gibi sebzeler de Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde (özellikle Gaziantep, Şanlıurfa) geleneksel olarak üretilmekte ve iç piyasada yaygın tüketilmektedir. Son yıllarda bu kurutulmuş dolmalık sebzeler de paketlenerek yurt dışına niş pazarlara gönderilmeye başlamıştır. Ayrıca dut kurusu, elma kurusu, armut kurusu, portakal/kabak kabuğu kurusu gibi ürünler de daha küçük ölçeklerde ihraç edilmektedir. Türkiye’nin organik kuru meyve üretiminde de güçlü bir konumu vardır; özellikle Avrupa’nın organik kuru incir ve üzüm talebinin büyük kısmı Türkiye’den karşılanmaktadır.
Türkiye’nin rekabet avantajları
Türkiye’yi kuru meyve-sebze sektöründe öne çıkaran birkaç önemli güçlü yön vardır:
• İklim ve Coğrafya: Ege, Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu bölgelerimiz yazın sıcak ve kurak iklime sahip olup doğal kurutma için idealdir. Yüksek güneşlenme süresi ve düşük nem, ürünlerin hızlı kurumasını sağlar ve bu da enerji maliyeti avantajı yaratır. Örneğin Aydın ve İzmir civarında Eylül-Ekim aylarında uygun iklim sayesinde üzüm ve incirler doğal olarak kurutulabilmektedir. Torbalı örneğinde görüldüğü gibi, coğrafi konumun getirdiği bu doğal kurutma avantajı benzersizdir ve başka ülkelerde kolay bulunmayabilir ( torbalito.org.tr ).
• Ürün Kalitesi ve Çeşitliliği: Türkiye’den çıkan kuru incir, kayısı ve üzümler aromaları, şekil-büyüklük kalitesi ve geleneksel yöntemlerle işlenmesi sayesinde dünya piyasasında premium (yüksek kaliteli) ürün olarak kabul görür. Malatya kayısısı kendine has aroması ve turuncu rengiyle rakipsizdir; Aydın inciri iri boyutlu, bal gibi tatlıdır; Ege çekirdeksiz üzümleri altın sarısı rengiyle ünlüdür. Bu kalite özellikleri yıllar içinde uluslararası alıcılarda Türk ürünlerine yönelik bir güven yaratmıştır. Ayrıca ürün çeşitliliği bakımından da Türkiye avantajlıdır: Tropikal birkaç ürün dışında hemen her meyvenin tazesini ve kurusunu bulmak mümkündür ( dergipark.org.tr ). Bu da ihracatçıların portföylerini geniş tutabilmesini sağlar.
• Tedarik Zinciri ve Deneyim: Türkiye’de kuru meyve ihracatçıları uzun süredir organize olmuş durumdadır. Ege İhracatçı Birlikleri gibi kurumlar sektörün gelişimi için çalışmakta, üreticiler ile dış pazar arasında köprü kurmaktadır. Yılların getirdiği pazar deneyimi sayesinde ihracatçılar farklı ülkelerin kalite ve düzenleme beklentilerine hakimdir. Ayrıca hasat sonrası işleme (ayıklama, boylama, paketleme) konusunda da gelişmiş altyapı mevcuttur. Büyük üreticiler ve tüccarlar depolama, fumigasyon, kalibrasyon gibi konularda yatırımlar yapmış, böylece ürünler uluslararası standartlara uygun hale getirilebilmektedir.
• Organik ve Sağlıklı Ürün İmajı: Türk kuru meyveleri, içerdiği zengin besin öğeleri ve doğal işlenme süreçleriyle sağlıklı atıştırmalıklar olarak tanıtılmaktadır. Özellikle Avrupa pazarında organik kuru incir, üzüm, kayısı gibi ürünlerde Türkiye lider tedarikçi konumundadır. Pestisit kullanımının nispeten düşük olması ve bazı bölgelerde hiç kimyasal kullanılmadan üretim yapılabilmesi (örneğin dağ incirleri) Türkiye’ye organik pazarda rekabet avantajı sağlamaktadır.
• Coğrafi İşaretler ve Marka Değeri: Yukarıda değinilen Malatya kayısısı, Aydın inciri gibi ürünlerin coğrafi işaret tescili, bu ürünlerin belirli bir kalite standardında üretildiğinin ve kaynak bölgenin marka değerinin göstergesidir. Bu işaretler sayesinde Türk kuru meyveleri uluslararası fuarlarda ve perakende raflarında dikkat çekmektedir. Coğrafi işaretli ürünlerin katma değeri daha yüksektir ve Türkiye bu alanda da önde gelen ülkelerden biridir (ülkemizde 500’ü aşkın coğrafi işaretli gıda ürünü bulunur, bunların arasında kuru meyveler önemli yer tutar)( dergipark.org.tr ).
Özetle, Türkiye iklim avantajı, ürün kalitesi, pazar deneyimi ve benzersiz ürün çeşitleri ile kurutulmuş meyve-sebze sektöründe güçlü bir konumdadır. Dünya pazarındaki payını her yıl artırma potansiyeline sahip olup, özellikle sağlıklı atıştırmalık trendinin yükselmesiyle Türk kuru meyvelerine talebin orta vadede artacağı öngörülmektedir.
Türkiye’nin Zayıf Yönleri ve İyileştirilmesi Gereken Noktalar
Her ne kadar Türkiye sektörde güçlü bir konumda olsa da, rekabetin sürdürülebilirliği için ele alınması gereken bazı zayıf yönler ve geliştirme alanları vardır:
• Teknoloji Altyapısı Eksiklikleri: Sektörde kurutma işlemleri ağırlıklı olarak geleneksel yöntemlerle yürütülmektedir. Birçok üretici hala güneşte kurutma veya konvansiyonel sıcak hava kurutma kullanmaktadır. Modern kurutma teknolojilerinin (dondurarak, mikrodalga vakum, ısı pompalı sistemler vb.) yaygınlaşması sınırlıdır. Bu durum, üretimde enerji verimliliğinin düşmesine ve iklim koşullarına bağımlılığa yol açmaktadır. Örneğin yağışlı bir sezonda kurutma süresi uzayabilir ve ürün kalitesi olumsuz etkilenebilir. Ayrıca ileri teknoloji eksikliği, ürün çeşitlendirmesi ve katma değerli yeni ürün geliştirme konusunda da kısıt oluşturur. Küp doğranmış, toz haline getirilmiş veya freeze-dried (dondurularak kurutulmuş) inovatif ürünler üretmek isteyen firmalar yüksek yatırım maliyetiyle karşılaşabilmektedir. Bu alanda altyapının güçlendirilmesi, devlet teşvikleriyle yeni kurutma tesislerinin (örneğin vakumlu veya jeotermal kurutma tesisleri) kurulması sektörü daha rekabetçi hale getirecektir.
• Kalite Standardizasyonu ve Gıda Güvenliği Sorunları: Üreticiden başlayarak nihai ürüne kadar uzanan tedarik zincirinde her aşamada kalite standardını eşit düzeyde tutmak zorluk yaratabilmektedir. Özellikle küçük ölçekli üreticilerin kurutma, depolama ve paketleme koşullarında standardizasyon eksik olabilmektedir. Gıda güvenliğibu noktada kritik bir sorundur. Kuru meyvelerde zaman zaman yaşanan en önemli sorunlardan biri pestisit kalıntıları ve küf toksinleridir. Bazı üreticiler bahçede gereğinden fazla veya yasaklı pestisit kullanımı yapabilmekte, ya da ürünleri kuruttuktan sonra uygun olmayan ortamlarda depolamaktadır. Bu da üründe kalıntı ve kontaminasyon riskini doğurur ( dergipark.org.tr ). Özellikle AB piyasası, pestisit ve aflatoksin konusunda çok hassastır; limitlerin aşılması durumunda ihracatta partiler geri çevrilebilir. Türkiye’den çıkan incir ve fındık gibi ürünlerde geçmişte aflatoksin sorunları yaşanmış ve itibar zedelenmiştir. Bu zayıflığı gidermek için son yıllarda Tarım ve Orman Bakanlığı ve ihracatçı birlikleri denetimleri sıkılaştırmıştır. HACCP ve ISO 22000 gibi gıda güvenliği yönetim sistemlerinin yaygın uygulanması teşvik edilmektedir (dergipark.org.tr ) Özellikle üretim bölgelerinde ruhsatsız/uygunsuz ilaç kullanımının önlenmesi amacıyla üreticilerin daha fazla eğitimi ve denetimi yapılmalıdır (dergipark.org.tr ). Standartlara uyum sağlanması, Türk kuru meyvelerinin dünya pazarındaki imajını güçlendirmek için elzemdir (dergipark.org.tr ).
• Markalaşma ve Tanıtım Eksikliği: Türkiye, genellikle hammadde veya yarı-mamul şeklinde büyük hacimli ihracat yapmaktadır. Avrupa’daki süpermarket raflarında satılan kuru kayısı veya incirlerin birçoğu Türk mahsulü olsa da, bunlar ya karışık kuruyemiş paketlerinin içinde markasız şekilde yer almakta ya da yabancı markaların etiketiyle satılmaktadır. Türk markalı son tüketici ürünü olarak pazara giren ürün sayısı sınırlıdır. Bu da katma değerin tam olarak Türkiye’de kalmamasına yol açmaktadır. Örneğin, Avrupa’daki bir marka Türk kayısısını paketleyip sattığında, kârın önemli kısmı o markaya gitmektedir. Markalaşma eksikliği, Türkiye’nin dünya piyasasında imajını da sınırlamaktadır. Coğrafi işaretli ürünlerimizin hikayesi, sağlık faydaları ve kalite üstünlükleri daha agresif bir pazarlama ile dünya tüketicisine anlatılmalıdır. E-ticaret ve doğrudan tüketiciye satış kanallarında Türk kuru meyvelerinin markaları oluşturulabilir. Markalaşma ayrıca iç pazarda da tüketimi artırabilir; zira kuru meyve sağlıklı atıştırmalık olarak genç nesillere yeterince ulaşmamaktadır.
• Üretim Maliyetleri ve Verim: Bazı bölgelerde girdi maliyetlerinin yüksekliği ve verimlilik sorunları da zayıf yönlerdendir. Örneğin geleneksel yöntemle üretim yapan küçük çiftçiler, birim maliyetlerinin fazlalığı nedeniyle küresel fiyat baskısına karşı kırılgan durumdadır ( dergipark.org.tr ). Sulama yetersizliği veya bahçe yenileme eksikliği gibi sorunlar verimi düşürmektedir. Bu da ihracatta fiyat rekabetini zorlaştırabilir. Özellikle İran, Özbekistan gibi rakiplerin düşük maliyet avantajı bazı ürünlerde Türkiye’yi zorlamaktadır. Bu noktada modern tarım tekniklerinin kullanımı, verimli tür ve çeşitlerin ekilmesi önem kazanır. Devlet destekleriyle yeni bahçe tesisleri, sulama projeleri ve iyi tarım uygulamalarının yaygınlaşması gerekmektedir.
• İklim Değişikliği ve Arz İstikrarı: İklim değişikliğine bağlı sıra dışı hava olayları (don, dolu, aşırı yağış veya kuraklık) son yıllarda kuru meyve üretimini etkilemektedir. Örneğin 2020’de Malatya’da yaşanan geç donlar kayısı rekoltesini düşürmüş, 2021’de İzmir’deki aşırı sıcaklar incirde kalite sorunlarına yol açmıştır. Arz dalgalanmaları ihracat müşterilerini alternatif kaynaklara yöneltebilir. Bu da bir risk faktörüdür. Uydu ile erken uyarı sistemleri, sigorta mekanizmaları ve gerektiğinde ürün çeşitlendirme stratejileriyle (tek ürüne bağımlılığı azaltarak) bu risk yönetilmelidir.
Özetle, Türkiye kuru meyve-sebze sektörünün gelişimi için teknolojik yeniliklere yatırım, sıkı gıda güvenliği standartları, güçlü bir marka stratejisi ve tarımsal verimliliğin artırılması konularına odaklanmalıdır. Bu alanlarda atılacak adımlar, ülkemizin küresel pazardaki payını ve itibarını daha da yükseltecektir.
Türkiye için Yatırım Fırsatları: Yüksek Potansiyelli Ürünler, Bölgeler ve Yenilikçi Modeller
Türkiye’de kurutulmuş meyve ve sebze alanında hem mevcut güçlü ürünlerin değerini artırmak hem de yeni ürünlerle pazarı genişletmek için çeşitli yatırım fırsatları bulunmaktadır. Aşağıda bu fırsatların bazıları ürün, bölge ve model bazında ele alınmıştır:
1. Potansiyeli Yüksek Ürünler:
• Kurutulmuş Sebzeler ve Gurme Ürünler: Kuru meyvelerde zaten lider konumda olan Türkiye, kurutulmuş sebzeihracatını artırma potansiyeline sahiptir. Özellikle güneşte kurutulmuş domates, son yıllarda ivme kazanan bir üründür ve yatırımların devamı ile daha da büyüyebilir. Ege Bölgesi’nde kurulan yeni işleme tesisleri ile ambalajlama ve marka değeri artırılabilir. Kuru biber, patlıcan, kabak gibi geleneksel olarak ürettiğimiz sebzeler, Akdeniz mutfağına ilgi duyan yabancı tüketiciler için gurme ürünler olarak pazarlanabilir. Bu ürünlere yapılacak yatırımlarla, uygun paketleme (örneğin vakumlanmış paketlerde satış) ve tanıtım sayesinde yeni bir ihracat kalemi yaratılabilir. Aynı şekilde kurutulmuş mantar (özellikle kültür mantarı veya Porcini gibi değerli mantarlar) üretimi de değerlendirilebilir.
• Katma Değerli Atıştırmalıklar: Klasik kuru meyvelerin dışında, işlenmiş ve karışım ürünler yüksek potansiyel taşır. Örneğin çikolata kaplı kuru incir veya kayısı, kuru meyve karışımları (trail mix), meyve barları, granola içine katılmış kuru meyveler gibi yenilikçi atıştırmalıklar geliştirilebilir. Dünya genelinde sağlıklı atıştırmalık trendi yükselişte olup, glütensiz, vegan, doğal atıştırmalık talebi artmaktadır. Türk kuru meyveleri bu trendlere uygundur; kuruyemişlerle harmanlanmış paketler veya özel seri ürünlerle katma değer artırılabilir. Bu alana yatırım yapmak isteyen firmalara Ar-Ge desteği ve pazarlama teşviği sağlanarak, hammaddeyi nihai ürüne çeviren yerli markalar oluşturulabilir.
• Dondurularak Kurutulmuş Ürünler (Freeze-Dried): Dünya pazarında freeze-dried meyve parçaları (çilek, frambuaz, nar tanesi, elma dilimi vb.) ve sebzeler (mısır taneleri, bezelye, yoğurt parçacıkları) giderek popülerleşmektedir. Türkiye’de meyve çeşitliliği bol olduğundan, bu segmentte yatırım fırsatı vardır. Özellikle çilek, vişne, nar, elma, armut gibi yerli meyvelerin dondurularak kurutulup ihraç edilmesi mümkündür. Bu ürünler kahvaltı gevreklerine, smoothie karışımlarına, sağlıklı atıştırmalık paketlerine girmektedir. Freeze-drying tesisleri başlangıç yatırımı yüksek olsa da ürünlerin birim fiyatı oldukça yüksektir ve uzun raf ömrüyle uzak pazarlara dahi ihraç edilebilir. Türkiye henüz bu alanda başlangıç aşamasındadır ancak uygun ortaklık ve teknolojik yatırımla freeze-dried pazarında söz sahibi olunabilir.
• Organik ve Süper Gıda Kategorisi: Organik kuru meyve üretimimizi daha da geliştirmek bir diğer fırsattır. Avrupa’da organik gıda pazarı büyüyor ve organik sertifikalı ürünler katma değeri yüksek satılıyor. Malatya, Aydın gibi bölgelerde organik üretim yapan çiftçi sayısı artırılabilir, onların ürünlerini işleyecek organik sertifikalı kurutma tesisleri kurulabilir. Ayrıca süper gıda olarak bilinen bazı ürünlerin kurutulması da caziptir: Örneğin goji berry, moringa yaprağı, aronya meyvesi gibi ürünlerin Türkiye’de deneme üretimleri başlamıştır; bunların kurutulup toz veya paket halinde ihraç edilmesi niş bir pazara hitap edebilir.
2. Yatırım Yapılabilecek Bölgeler:
• Ege Bölgesi (İzmir, Manisa, Aydın): Hali hazırda kuru üzüm, incir ve domatesin merkezi olan bu bölge, yeni yatırımlar için de ideal.
İzmir – Torbalı, sunduğu iklimsel avantajla güneş kurutmalı üretimin model bölgesi oldu.
Benzer şekilde Manisa – Salihli/Alaşehir hattında üzüm kurutma teknolojilerine (örneğin enerji verimliliği yüksek sergi alanları, gölge kurutma teknikleri) yatırım yapılabilir.
Aydın – Germencik/Nazilli civarında incir için entegre tesisler (ayıklama, yıkama, ambalajlama) modernize edilebilir. Ayrıca Ege’de jeotermal kaynak bolluğu da vardır (Denizli, Aydın, Manisa havzası). Bu sıcak su kaynaklarının yakınlarında jeotermal enerjiyle çalışan kurutma tesisleri kurulabilir (aşağıda detaylı değinilmiştir).
• Güneydoğu Anadolu (Malatya, Gaziantep, Şanlıurfa): Malatya, dünyanın kayısı başkenti olarak anılmaktadır. Burada yatırım fırsatı, ürünün daha fazla katma değerle satılmasıdır. Örneğin Malatya’da kayısıyı sadece kurutmak değil, dilimleyip paketlemek, farklı kükürt oranlarında veya kükürtsüz olarak işlemek, hatta kayısıyı işleyecek (kayısı cipsi, kayısı püresi kurusu vb.) tesisler kurulabilir.
Gaziantep ve Şanlıurfa yörelerinde geleneksel olarak yapılan kurutulmuş biber, patlıcan gibi ürünler için modern kurutma ve paketleme atölyeleri kurulabilir. Bu bölge güneşli gün sayısı ile öne çıkmakta, aynı zamanda işçilik maliyetleri batıya göre daha düşük olduğundan rekabetçi üretim yapılabilmektedir.
Ayrıca Hatay ve Mersin gibi illerde narenciye kurutma (portakal kabuğu, limon kurusu) ve tropik meyve kurutma (Mersin’de muz kurusu gibi) pilot projeleri düşünülebilir.
• İç Anadolu (Konya, Kayseri, Kırşehir): İç Anadolu geniş tarım arazilerine sahip ancak kurutulmuş meyve konusunda çok atılım yapmamış bir bölgedir. Konya Türkiye’nin tahıl ambarı olmakla beraber, meyve üretimi de artmaktadır (elma, üzüm, kuru fasulye vb). Konya’da tarım OSB’leri içinde kurutma tesisleri kurularak fazla ürünler değerlendirilebilir.
Kayseri ve civarı geleneksel olarak üretip pestil, köme gibi ürünler yapar; bunlar daha modern ambalajlarla ihraç edilebilir. Kırşehir’de son dönemde jeotermal enerjili kurutma üzerine projeler geliştirilmiştir ( tarimtv.gov.tr ). Bu bölgedeki jeotermal kaynaklar meyve-sebze kurutmada kullanılarak İç Anadolu’nun da bu sektöre girmesi sağlanabilir.
• Marmara (Balıkesir): Marmara Bölgesi tarımsal üretim ve sanayi altyapısının bir arada olduğu bir konum. Balıkesir – Sındırgı ilçesinde kısa süre önce bir jeotermal kurutma tesisi kurulmuştur ( jeotermalhaberler.com jeotermalhaberler.com ) Bu tesis ile bölgedeki domates, biber gibi ürünler kurutularak değerlendirilmekte ve yakın illerde satışa sunulmaktadır (jeotermalhaberler.com jeotermalhaberler.com ). Balıkesir ve çevresi (örneğin Bursa’nın güneyi, Çanakkale) hem jeotermal potansiyele hem de meyve üretimine sahip yerlerdir; buralara benzer yatırımlar planlanabilir. İstanbul’a yakınlık avantajıyla paketleme ve dağıtım da kolay olacaktır.
3. Yenilikçi Modeller: Jeotermal Destekli Kurutma ve Diğerleri:
• Jeotermal Enerji ile Kurutma: Türkiye, jeotermal enerji kaynakları açısından zengin bir ülkedir. Bu temiz ve sürekli enerji, seracılıkta yaygın kullanılsa da kurutma alanında yeni yeni değerlendirilmektedir. Jeotermal destekli kurutma, sıcak su veya buharın ısı kaynağı olarak kullanıldığı kurutma sistemleridir. Avantajı, fosil yakıt veya elektriğe göre enerji maliyetini büyük oranda düşürmesi ve yıl boyu kesintisiz sabit sıcaklık sağlamasıdır. Ülkemizde şu an için jeotermal ile kurutma yapan yalnızca 3 tesis bulunduğu, dolayısıyla bu alanda büyük bir fırsat olduğu belirtilmektedir ( kalkinmakutuphanesi.gov.tr ).Örneğin Balıkesir Sındırgı’da kurulan yeni tesiste jeotermal su ile ısıtılan hava kullanılarak günlük 10 ton kapasiteyle meyve-sebze kurutulması hedeflenmektedir. Bu sayede ürünler enerji maliyeti çok düşük bir şekilde kurutulacak, raf ömrü uzatılarak yılın her döneminde satışa sunulabilecektir. Jeotermal kurutma aynı zamanda çok hijyenik ve sağlıklı bir yöntem olarak görülmektedir; çünkü yanma gazı gibi kirletici unsurlar olmaz, ısı kaynağı doğrudan topraktan gelen sıcak sudur. Türkiye’de Aydın (Germencik), Denizli (Sarayköy), Afyon (Sandıklı), Kırşehir ve Balıkesir gibi jeotermal kaynak zengini bölgelerde benzer tesislerin kurulması hem bölgesel kalkınma hem de tarımsal ürünlerin değerlenmesi açısından önemli bir yatırım fırsatıdır. Bu tesislerde sadece meyve-sebze değil, tıbbi aromatik bitkiler (nane, kekik kurutma), hububat maltlama, hatta et kurutma (pastırma üretimi vb.) gibi farklı ürünler de işlenebilir.
• Akıllı Kurutma Sistemleri ve IoT: Yatırım yapılabilecek bir diğer yenilikçi alan, nesnelerin interneti (IoT) tabanlı kurutma izleme ve kontrol sistemleridir. Büyük ölçekli kurutma tesislerinde sıcaklık, nem, hava akışı gibi parametrelerin gerçek zamanlı takip edilmesi ve otomatik ayarlanması verimliliği çok artırır. IoT sensörleri ve kontrol üniteleriyle donatılmış akıllı kurutma odaları, enerji tasarrufu sağlarken ürün kalitesini de standart hale getirebilir. Türkiye’de teknoloji firmaları ile gıda sektörünün iş birliği yaparak kurutma prosesine yönelik yerli otomasyon sistemleri geliştirmesi bir fırsattır. Böylece hem yurtiçi üreticiler dijital dönüşüm yaşar, hem de bu sistemler yurtdışına satılabilecek birer ürün haline gelebilir.
• Soğuk Zincir Entegrasyonu ile Kurutma: Bazı meyveler hasat edildikten hemen sonra kurutulmazsa kalite kaybeder (örneğin incir ya da üzüm dalında kurur ama kayısı kısa sürede kükürtlenip kurutulmalı). Bu nedenle kurutma tesislerinin hasat merkezlerine yakın olması idealdir. Ancak her üründe bu mümkün değil; bu durumda soğuk zincir devreye girer. Yatırımcılar, taze meyveyi soğuk depolarda muhafaza edip yılın uygun zamanında kurutma yapma üzerine modeller geliştirebilir. Mesela Karadeniz’de yetişen kiviler toplanıp -18°C’de dondurularak depolandıktan sonra Ege’de uygun bir zamanda kurutulmak üzere gönderilebilir. Bu tür entegre lojistik ve üretim modelleri, yöresel ürünlerin değerlendirilmesini sağlar. Türkiye’nin farklı bölgelerindeki üretimin senkronize edilmesiyle tüm yıl kurutma yapılabilir ve tesisler 12 ay faaliyet göstererek kârlılığı artırır.
• Ürün Çeşitlendirme ve Ar-Ge Yatırımları: Sektörde sürdürülebilir büyüme için Ar-Ge’ye yatırım da kritik bir fırsattır. Üniversitelerle iş birliği yaparak yeni kurutma teknikleri (ör. mikrodalga+ultrason hibrit kurutma), yeni ürün formulasyonları (ör. probiyotik kaplı kuru meyve parçaları gibi) geliştirilebilir. TÜBİTAK destekli projelerle gıda inovasyonu teşvik edilebilir. Bu tür yatırımlar kısa vadede değil belki ama orta-uzun vadede Türkiye’yi katma değerli ürünlerde söz sahibi yapacaktır.
Sonuç olarak, Türkiye’nin kurutulmuş meyve ve sebze sektöründe bir yandan geleneksel güçlü ürünlere (üzüm, incir, kayısı, domates vb.) odaklanarak kalite ve verim artışı sağlama, diğer yandan yeni ürün ve teknolojilere yatırım yaparak pazarı genişletme imkanları bulunmaktadır. Jeotermal enerjinin kullanımı, ileri işleme tekniklerinin benimsenmesi ve inovatif ürün geliştirme, önümüzdeki yıllarda sektörün hem iç pazarda hem ihracatta değer kazanmasını sağlayacak önemli fırsatlardır.
Kurutulmuş Meyve ve Sebzelerde Uluslararası Kalite Standartları
Kurutulmuş gıdaların küresel piyasalarda ticareti, belirli uluslararası kalite ve güvenlik standartlarına uyumu gerektirir. İthalatçı ülkeler ve küresel gıda otoriteleri, tüketici sağlığını korumak ve ürün kalitesini güvence altına almak amacıyla bir dizi kriter belirlemişlerdir. Başlıca standart başlıkları ve dikkat edilmesi gereken noktalar şöyle özetlenebilir:
• Gıda Güvenliği Yönetim Sistemleri: Uluslararası arenada HACCP (Tehlike Analizi ve Kritik Kontrol Noktaları)sistemi ve buna dayalı ISO 22000 Gıda Güvenliği Yönetim Standardı gibi sistemlerin uygulanması beklenir. Birçok ithalatçı, tedarikçilerinin bu sertifikalara sahip olmasını şart koşar. HACCP, gıdanın işlenmesinin her aşamasında oluşabilecek fiziksel, kimyasal, biyolojik tehlikeleri analiz edip kontrol altına almayı hedefleyen evrensel bir sistemdir ( dergipark.org.tr ). ISO 9001 kalite yönetimi ve ISO 14001 çevre yönetimi gibi standartlar da tesislerde toplam kaliteyi destekleyen unsurlardır. Türk kuru meyve ihracatçılarının büyük bölümü BRC, IFS gibi perakende standartlarını da karşılamaktadır. Bu sistemlerin amacı, üretim süreçlerinin tutarlı ve güvenli şekilde yönetilmesini sağlamaktır.
• Temizlik ve Fiziksel Kalite Kriterleri: Codex Alimentarius gibi uluslararası standartlar, kurutulmuş meyve ve sebzelerin fiziksel olarak temiz ve kusursuz olmasını şart koşar. Örneğin kurutulmuş ürünler görünür yabancı madde içermemeli, küflü veya bozuk parçalar barındırmamalı, böcek veya akar gibi zararlı canlılar ve kalıntıları bulunmamalıdır ( fao.org ). Paket içindeki ürünler mümkün olduğunca uniform (birörnek) olmalıdır; karışık boyut veya farklı türlerin karışımı ise etiketle belirtilmelidir. Ayrıca her ürün için izin verilen kusur oranları (lekeli tane, ezik vs.) ilgili standartlarda tanımlanmıştır. Örneğin Codex standartlarına göre belli sayıda lekeli meyve “kabul edilebilir kusur” sayılabilir ancak bunun bir üst limiti vardır. İhracatta alıcılar genelde AB veya USDA standartlarına göre ürünün kalite sınıfını (Grade A, Grade B gibi) talep eder.
• Nem Oranı (Rutubet): Kurutulmuş meyve ve sebzelerin içerdiği nem miktarı, raf ömrü ve küflenme riski açısından kritik bir parametredir. Uluslararası standartlar her ürün için azami nem oranları belirlemiştir. Örneğin kuru üzümiçin genellikle %15-18 arası bir nem üst sınırı kabul edilirken, kuru incirde bu oran %22-24 seviyelerinde olabilir (ürüne göre değişir). Codex Genel Kuru Meyve Standardı, eklerinde her bir meyve türü için maksimum nem limitini listeler; eklerde tanımlanmamış meyveler için ise, ürünün çeşidine özgü uygun bir nem değeri sağlanmalı ve gıda güvenliği açısından yeterince kuru olmalıdır ( fao.org ). Bu şu anlama gelir: ürün, bozulmayı önleyecek kadar kuru olmalı ancak aşırı kurutularak kalitesini yitirmemelidir. Nem oranı uygun seviyede değilse, ürün depolamada küflenebilir veya aksine çok kuruyup sertleşebilir. İhracat sözleşmelerinde tipik olarak “ürün nemi %x’i geçmeyecek” şeklinde maddeler yer alır. Üretici bunun için doğru kurutma süresini ve koşulunu sağlamalı, paketlemeden önce dijital nem ölçerlerle partileri kontrol etmelidir.
• Pestisit Kalıntı Limitleri: Kurutulmuş ürünlerde tarım ilacı kalıntıları, uluslararası denetimlerde özellikle incelenir. Birçok ülke, taze meyveler için olduğu gibi kuru ürünler için de Maximum Residue Limit (MRL) yani Maksimum Kalıntı Limitleri belirlemiştir. Hatta kurutma ile su uçtuğu için bazı pestisitler konsantre hale gelebilir, bu yüzden kuru ürünlerdeki MRL hesaplamaları kuru ağırlık bazında yapılır. Avrupa Birliği, yönetmeliklerinde yüzlerce pestisit etken maddesi için kuru meyve/sebze MRL değerleri yayınlamıştır. Örneğin AB mevzuatına göre kuru üzümde Captan kalıntısı maksimum 15 ppm olabilir (sayı temsili bir örnektir). İhracatta alıcılar ürünleri laboratuvarda analiz ederek bu limitlere uyumu kontrol eder. Limit aşımları durumunda ürün ülkeye sokulmaz ve geri gönderilir veya imha edilir. Bu nedenle üretimde tavsiye dışı ilaç kullanılmaması, kayıtların tutulması önemlidir. Türkiye’de de son dönemde özellikle Aflatoksin ve Okratoksin gibi doğal toksinler ile phosphine gibi fumigant kalıntıları ve pestisitler için sıkı denetimler yapılmaktadır ( dergipark.org.tr ). İyi Tarım Uygulamaları ve organik üretim bu riskleri azaltmak için teşvik edilmelidir. Sonuç olarak kurutulmuş ürünler “kalıntı bakımdan güvenli” olmalı, hem yasal mevzuata hem de alıcıların özel şartnamelerine uygunluk sağlamalıdır.
• Mikrobiyolojik ve Toksikolojik Güvenlik: Kuru meyveler düşük nemleri sayesinde genel olarak mikrobiyolojik riski az ürünlerdir; patojen bakteri üremesi çok sınırlıdır. Ancak küfler (mold) düşük nemde de bir miktar büyüyebilir ve özellikle aflatoksin gibi toksinleri üretebilir. Bu nedenle uluslararası standartlar kurutulmuş incir, fındık, yer fıstığı gibi ürünlerde aflatoksin için sınır değerler koymuştur (AB’de toplam aflatoksin B1+B2+G1+G2 için 10 ppb gibi sıkı sınırlar vardır; bebek maması gibi hassas kullanımlar için daha da düşüktür). Benzer şekilde kuru üzümde okratoksin A için limitler mevcuttur (AB’de 10 ppb). İhracatçılar partilerini yüklemeden önce akredite laboratuvarlarda bu analizleri yapar. Ayrıca kükürt dioksit (SO₂) kalıntısı da özellikle kükürtlü kayısı gibi ürünlerde izlenir. Uluslararası standartlar kükürtlenmiş kuru kayısı için maksimum limitler getirmiştir; bunun üzeri tüketici sağlığı için riskli kabul edilir. Bu nedenle üreticiler kükürt kullanımını kontrollü yapmalı, son üründe seviyeyi standartlara uygun tutmalıdır. Mikrobiyolojik kriterler açısından bakıldığında, çoğu standartta Salmonella kuru ürünlerde aranmaz (0/25g), E. coli ise çok düşük seviyede kabul edilir (örneğin <10 cfu/gr). Bunlar da genel hijyen uygulamalarıyla kontrol altında tutulur.
• Ambalajlama ve Etiketleme: Kurutulmuş meyve ve sebzelerin paketlenmesi, ürünün kalitesini korumak ve doğru bilgilendirme yapmak açısından kritik bir aşamadır. Ambalaj malzemesi, gıda ile temasa uygun (FDA ve/veya EU Food Contact onaylı) olmalı, ürünü dış nemden ve zararlılardan korumalıdır. Genellikle iç kısmı polietilen veya polipropilen film, dışı kraf kağıt veya karton olan çok katmanlı torbalar veya vakumlu ambalajlar kullanılır. Büyük hacimli ihracatta 10-15 kg’lık polipropilen dokuma çuvallar içinde polietilen iç torbalara konulması yaygındır. Perakende satışlar için ise hava almayan, ışık geçirmeyen küçük ambalajlar tercih edilir. Etiketlemekonusunda uluslararası gıda yönetmelikleri uyulması gereken detaylar içerir: Ürünün adı, menşei, net ağırlığı, üretici/ithalatçı bilgileri, parti numarası, tavsiye edilen tüketim tarihi, saklama koşulları gibi temel bilgiler mutlaka yer almalıdır. Ayrıca eğer koruyucu veya katkı maddesi kullanıldıysa (ör. kuru kayısıda kükürt dioksit), bu içerik etikette belirtilmelidir. Birçok ülkede kükürt dioksit alerjen kabul edildiği için vurgulanması zorunludur. Besin değerleritablosu da perakende ürünlerde genellikle istenir (kalori, karbonhidrat, şeker, lif, vb.). Ambalaj üzerinde kalite sınıfı (ör. Extra, Class I), boyut (ör. No.4 incir gibi) gibi bilgiler de standartlara uygun olarak yazılmalıdır. Son olarak, izlenebilirlik için üretici firmalar parti/lot numaralarını ve gerekiyorsa üretim tarihlerini kodlayarak herhangi bir sorun çıktığında geriye dönük takip imkanı sağlamalıdır.
• Diğer Standartlar ve Sertifikalar: Bazı özel pazarlar veya müşteri segmentleri ek sertifikasyonlar talep edebilir. Örneğin organik ürün sertifikası (EU Organic, NOP), Fair Trade (Adil Ticaret) belgesi, Kosher veya Helalsertifikaları, BRCGS gibi perakende standartları, Sedex/SMETA gibi sosyal uygunluk denetimleri, kuru meyve-sebze ihracatçılarının karşılaşabileceği diğer standartlardır. Örneğin ABD’ye ihracatta FDA’in FSMA (Food Safety Modernization Act) gerekliliklerine uygunluk aranır, Çin’e ihracatta o ülkenin özel kayıt sistemlerine dahil olunması gerekebilir. Bu nedenle ihracat hedef pazarın mevzuatı yakından takip edilmeli ve gerektiğinde ilgili sertifikalar alınmalıdır.
Genel olarak, kaliteli ve güvenli bir kurutulmuş meyve/sebze ürünü “temiz ve seçilmiş hammadde, kontrollü kurutma, hijyenik işleme, uygun ambalaj ve doğru etiket” bileşenlerinin bir araya gelmesiyle elde edilir. Türkiye’deki üreticiler, dünya pazarında rekabetçi olabilmek için bu uluslararası standartlara uyumu bir öncelik haline getirmişlerdir. Nitekim Türk kuru meyve sektörü, gıda güvenliği ve kalite açısından dünyada saygın bir yere sahiptir ve bu konumunu korumak için sürekli iyileştirme içinde olmalıdır. Böylece hem tüketiciler güvenle lezzetli Türk kuru meyvelerini tüketebilir, hem de ihracatımız sürdürülebilir şekilde artmaya devam edebilir.